yazılarım projelerim video hakkımda irtibat

 

 
 

 

Bilgi Toplumunda Bireylerin 2023 Vizyonu (31-Mayıs-2014)

 

Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını karşılayacağımız 2023 yılında Millet olarak  muasır medeniyet seviyesine erişmek için, Ülkemizde her alanda ve uluslararası normlarda bazı çalışmalar başlatıldı. “2023 Vizyonu” adı verilen ve yürütülen tüm çalışmaların tamamının tek ortak noktası üstün teknoloji faktörüdür. Sağlığını koruyan ve eğitimli bir nesil yetiştirmek için bu süreçten sonra üretilecek politikaların tamamı insana dayanan ve insan merkezli olmak durumundadır.

 

Devletimiz istikrarlı yönetildiği sürece, bu değişimi başarabilecek güce de imkâna da sahiptir. Dünya üzerinde yaşayan nüfus öylesine değişti ki; Ülkeler coğrafi sınırlarından kaynaklanan gücünü yalnızca yazışmalarda ve güvenlik politikalarında kullanır oldu. Dünyanın herhangi bir yerine gitmekte sorun yaşayanınız var mı? Evrensel olarak yaşanan bu değişime ayak uyduramayan ya da istemeyip direnen ülkeler, bu değişimin öncülüğünü yapan büyük ülkelerin güdümünde kurulmuş olan; Global danışmanlık şirketleri ve sivil toplum kuruluşlarının, etkisiyle çeşitli yöntemler kullanılarak değişim sürecine girmeleri sağlanıyor. Peki, biz ülke olarak hazır mıyız? Bilişim altyapımızın durumu nedir? Gençlerimizde bilişim kullanma alışkanlığı hangi noktada? Şükürler olsun ki bu ve benzeri soruları Devletimiz artık bazı kurumları aracılığıyla sormaya başladı ve alınan geri bildirimlere göre yürütülen projeleri şekillendirmeye devam ediyor. Peki, bireyler olarak bizler bu değişim silsilesine uyum sağlayabilecek miyiz? Aynı dili konuşabilecek miyiz?

TÜİK Bilgi Toplumu İstatistikleri; Hanelerde internet erişimi 2004 yılında %7 iken bu oran 2014 yılında %60,2’ye çıktı. On yılda sadece internet kullanımında ki büyük artışı gördükten sonra, değişime ayak uyduran değil değişimin öncüsü bir Millet olma yolunda hızla ilerlediğimizi görmeliyiz. Hanemizde ki temel eşyalarımızdan olan televizyonun bu dönüşümden aldığı paya bakarsak; İnternete bağlanabilen akıllı televizyonun oranı ise 2014 yılı için %12,4 olmuştur. Peki, biz bu İnternet’e bile bağlanabilen elektronik eşyaları alıp ne yapıyoruz? Evimizde, iş yerlerimizde bulunan, basılı kitaplarımız yerine çevrimiçi elektronik kitapları okuyup, akıllı televizyonumuz aracılığıyla çevrimiçi web sitelerden matematik mi çalışıyoruz? Allah aşkına nasıl kullanıyoruz, ne zannediyoruz bu elimizde oyuncak haline gelmiş olan kullanıcı dostu bilişim teknolojilerini?

Bunun da araştırması yapılmış; Hane halkında İnternet üzerinde yapılan eylem türü araştırmasında; “sosyal medya hesaplarımda gezerim, video izlerim, müzik dinlerim” diyen bireylerin oranı tam tamına %65,2 olarak belirtilmiştir. Kısaca anlatmak istersek; Evinde İnterneti özgürce kullanan %60‘ın %65’i bu özgürlüğünü sosyal medyada gezmek, video izlemek ve müzik dinlemek için kullanıyormuş. Geleceğimizi ahlaklı bir biçimde şekillendirmek, sağlıklı nesiller yetiştirmek için toplumun bilinçlenmesi ve herkesin üzerine düşeni yapması gereklidir. Devlet üzerine düşeni yapmaya başlamıştır. Kamuoyunda bazı kesimlerce “İnternete sansür yasası” olarak uzun bir süre tartışılan ve 2014 yılı Şubat ayında yürürlüğe giren "İnterneti Düzenleme Yasası" bilişim sistemlerinin amacına uygun ve düzgünce kullanılması için hayatımıza ve hukuk sistemine birçok yenilik getirmiştir. Örneğin: çocuğunuz için zararlı olarak tespit ettiğiniz bir içeriği engellemek; Önceden uzun bir hukuki süreç ardından mümkün olabiliyordu.  Bu yasa sayesinde birçok teknik ve hukuki boşluk doldurulmuş oldu. Bilinçli bir Türk toplumun anahtarı şüphesiz İslam’ın işaret ettiği bilimin gösterdiği yol üzerinde seyretmekle mümkün olacaktır. Bilgi toplumu çalışanlarının bu sistem üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Devletin kanun çıkarması yetmiyor, suçun ceza şartlarının ağırlaştırılmasıyla bitmiyor! Anne ve babalar olarak bizler yavrularımızı bu kanunlara uyacak ahlaklı bireyler olarak yetiştirmeye çalışmalıyız. İslam’dan uzak, ahlâk kavramından, gelenek ve göreneklerden habersiz, kul hakkı bilmez bir toplumun bireylerinin tamamı Doktora yapsa bile; Cumhuriyetin yüzüncü yılı için hedeflediğimiz Bilgi Toplumunda nokta olamayız.

Entegreler birçok elektronik devre elemanı gibi, insan beyninden esinlenerek tasarlanmışlardır. İlginçtir ki elektronikte koruyucu devre elemanları eşliğinde kullanım ömrü doluncaya kadar sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde çalışmaya devam edebilirler. Peki insanlar? İşte insanların koruyucusu da ebeveynleri tarafından aşılanan ahlâk benliğidir. Seçtiğimiz yöneticilerimiz topluma faydalı yasaları çıkaracaklar, gerekirse referandum yapacaklar. Ancak bizlerde boş durmayacağız, daha nitelikli bir nesil yetiştirmek için hiç durmadan çalışacağız. Birçok bilim adamı sosyal yaşamda yasakların insanları, yasaklanana daha çok yaklaştırdığı yönünde açıklamalarda bulunurlar. Bu durum kişilerin yetişme tarzlarıyla doğrudan orantılıdır. Düzgün bir aile terbiyesi altında ahlâk üzerine eğitim almış bir çocuktan kötü davranışlar beklemek ne kadar yanlışsa; aynı çocuğu doğru olmayan bilgilerle donatıp doğru davranışlar beklemek o kadar yanlıştır. Bireysel olarak yapacaklarımız aslında çok açık; Akıllı telefonlarımızı küçük yavrularımızın eline verip oyuncak etmeyeceğiz, çocuklarımıza o akıllı telefonlara nasıl yazılım yüklenir, babaannesi, büyükbabası, halası, teyzesi, amcası nasıl aranır onu öğreteceğiz. Masaüstü bilgisayarlarda çocuklarımıza RGP oyunlarını öğretmek yerine; arama motorlarından tarihimizi nasıl araştıracağını öğreteceğiz.

Bilişim Teknolojileri Teknik Bilimini ulus olarak bir kalkınma aracı olarak kullanmalıyız. Millet olarak kendi öz kaynaklarıyla geçinen bir ülkenin yegâne kurtuluşu, inovasyon ve bilişim teknolojilerinden geçmektedir. Dünya’da sözü geçen ve dinlenen bir ülke olmak istiyorsak önce birey olarak hazır olmalıyız. Selam ve dua ile.

 

* Bu makale KONSİAD dergisinin 07 Kasım 2014 tarihli sayısında yayınlanmıştır.