|   | 
					
					 
					
					Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını karşılayacağımız 2023 
					yılında Millet olarak  muasır medeniyet seviyesine erişmek 
					için, Ülkemizde her alanda ve uluslararası normlarda bazı 
					çalışmalar başlatıldı. “2023 Vizyonu” adı verilen ve 
					yürütülen tüm çalışmaların tamamının tek ortak noktası üstün 
					teknoloji faktörüdür. Sağlığını koruyan ve eğitimli bir 
					nesil yetiştirmek için bu süreçten sonra üretilecek 
					politikaların tamamı insana dayanan ve insan merkezli olmak 
					durumundadır. 
					
					   
					
					Devletimiz istikrarlı yönetildiği sürece, bu değişimi 
					başarabilecek güce de imkâna da sahiptir. Dünya üzerinde 
					yaşayan nüfus öylesine değişti ki; Ülkeler coğrafi 
					sınırlarından kaynaklanan gücünü yalnızca yazışmalarda ve 
					güvenlik politikalarında kullanır oldu. Dünyanın herhangi 
					bir yerine gitmekte sorun yaşayanınız var mı? Evrensel 
					olarak yaşanan bu değişime ayak uyduramayan ya da istemeyip 
					direnen ülkeler, bu değişimin öncülüğünü yapan büyük 
					ülkelerin güdümünde kurulmuş olan; Global danışmanlık 
					şirketleri ve sivil toplum kuruluşlarının, etkisiyle çeşitli 
					yöntemler kullanılarak değişim sürecine girmeleri 
					sağlanıyor. Peki, biz ülke olarak hazır mıyız? Bilişim 
					altyapımızın durumu nedir? Gençlerimizde bilişim kullanma 
					alışkanlığı hangi noktada? Şükürler olsun ki bu ve benzeri 
					soruları Devletimiz artık bazı kurumları aracılığıyla 
					sormaya başladı ve alınan geri bildirimlere göre yürütülen 
					projeleri şekillendirmeye devam ediyor. Peki, bireyler 
					olarak bizler bu değişim silsilesine uyum sağlayabilecek 
					miyiz? Aynı dili konuşabilecek miyiz?  
					
					TÜİK Bilgi Toplumu İstatistikleri; 
					Hanelerde internet erişimi 2004 yılında %7 iken bu oran 2014 
					yılında %60,2’ye çıktı. On yılda sadece internet 
					kullanımında ki büyük artışı gördükten sonra, değişime ayak 
					uyduran değil değişimin öncüsü bir Millet olma yolunda hızla 
					ilerlediğimizi görmeliyiz. Hanemizde ki temel eşyalarımızdan 
					olan televizyonun bu dönüşümden aldığı paya bakarsak; 
					İnternete bağlanabilen akıllı televizyonun oranı ise 2014 
					yılı için %12,4 olmuştur. Peki, biz bu İnternet’e bile 
					bağlanabilen elektronik eşyaları alıp ne yapıyoruz? 
					Evimizde, iş yerlerimizde bulunan, basılı kitaplarımız 
					yerine çevrimiçi elektronik kitapları okuyup, akıllı 
					televizyonumuz aracılığıyla çevrimiçi web sitelerden 
					matematik mi çalışıyoruz? Allah aşkına nasıl kullanıyoruz, 
					ne zannediyoruz bu elimizde oyuncak haline gelmiş olan 
					kullanıcı dostu bilişim teknolojilerini?  
					
					Bunun da 
					araştırması yapılmış; Hane halkında İnternet üzerinde yapılan eylem 
					türü
					araştırmasında; “sosyal medya hesaplarımda gezerim, video 
					izlerim, müzik dinlerim” diyen bireylerin oranı tam tamına 
					%65,2 olarak belirtilmiştir. Kısaca anlatmak istersek; 
					Evinde İnterneti özgürce kullanan %60‘ın %65’i bu 
					özgürlüğünü sosyal medyada gezmek, video izlemek ve müzik 
					dinlemek için kullanıyormuş. Geleceğimizi ahlaklı bir 
					biçimde şekillendirmek, sağlıklı nesiller yetiştirmek için 
					toplumun bilinçlenmesi ve herkesin üzerine düşeni yapması 
					gereklidir. Devlet üzerine düşeni yapmaya başlamıştır.
					 Kamuoyunda bazı kesimlerce “İnternete sansür yasası” 
					olarak uzun bir süre tartışılan ve 2014 yılı Şubat ayında 
					yürürlüğe giren 
					"İnterneti 
					Düzenleme Yasası"
					bilişim sistemlerinin amacına uygun ve düzgünce kullanılması 
					için hayatımıza ve hukuk sistemine birçok yenilik 
					getirmiştir. Örneğin: çocuğunuz için zararlı olarak tespit 
					ettiğiniz bir içeriği engellemek; Önceden uzun bir hukuki 
					süreç ardından mümkün olabiliyordu.  Bu yasa sayesinde 
					birçok teknik ve hukuki boşluk doldurulmuş oldu. Bilinçli 
					bir Türk toplumun anahtarı şüphesiz İslam’ın işaret ettiği 
					bilimin gösterdiği yol üzerinde seyretmekle mümkün 
					olacaktır. Bilgi toplumu çalışanlarının bu sistem üzerine 
					inşa edilmesi gerekmektedir. Devletin kanun çıkarması 
					yetmiyor, suçun ceza şartlarının ağırlaştırılmasıyla 
					bitmiyor! Anne ve babalar olarak bizler yavrularımızı bu 
					kanunlara uyacak ahlaklı bireyler olarak yetiştirmeye 
					çalışmalıyız. İslam’dan uzak, ahlâk kavramından, gelenek ve 
					göreneklerden habersiz, kul hakkı bilmez bir toplumun 
					bireylerinin tamamı Doktora yapsa bile; Cumhuriyetin yüzüncü 
					yılı için hedeflediğimiz Bilgi Toplumunda nokta 
					olamayız. 
					
					 Entegreler birçok elektronik devre elemanı gibi, insan 
					beyninden esinlenerek tasarlanmışlardır. İlginçtir ki 
					elektronikte koruyucu devre elemanları eşliğinde kullanım 
					ömrü doluncaya kadar sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde 
					çalışmaya devam edebilirler. Peki insanlar?
					 İşte 
					insanların koruyucusu da ebeveynleri tarafından aşılanan 
					ahlâk benliğidir. Seçtiğimiz yöneticilerimiz topluma faydalı 
					yasaları çıkaracaklar, gerekirse referandum yapacaklar. 
					Ancak bizlerde boş durmayacağız, daha nitelikli bir nesil 
					yetiştirmek için hiç durmadan çalışacağız. Birçok bilim 
					adamı sosyal yaşamda yasakların insanları, yasaklanana daha 
					çok yaklaştırdığı yönünde açıklamalarda bulunurlar. Bu durum 
					kişilerin yetişme tarzlarıyla doğrudan orantılıdır. Düzgün 
					bir aile terbiyesi altında ahlâk üzerine eğitim almış bir 
					çocuktan kötü davranışlar beklemek ne kadar yanlışsa; aynı 
					çocuğu doğru olmayan bilgilerle donatıp doğru davranışlar 
					beklemek o kadar yanlıştır. Bireysel olarak yapacaklarımız 
					aslında çok açık; Akıllı telefonlarımızı küçük 
					yavrularımızın eline verip oyuncak etmeyeceğiz, 
					çocuklarımıza o akıllı telefonlara nasıl yazılım yüklenir, 
					babaannesi, büyükbabası, halası, teyzesi, amcası nasıl 
					aranır onu öğreteceğiz. Masaüstü bilgisayarlarda 
					çocuklarımıza RGP oyunlarını öğretmek yerine; arama 
					motorlarından tarihimizi nasıl araştıracağını öğreteceğiz.
					 
					
					
					 Bilişim 
					Teknolojileri Teknik Bilimini
					ulus olarak bir kalkınma aracı olarak kullanmalıyız. Millet 
					olarak kendi öz kaynaklarıyla geçinen bir ülkenin yegâne 
					kurtuluşu, inovasyon ve bilişim teknolojilerinden 
					geçmektedir. Dünya’da sözü geçen ve dinlenen bir ülke olmak 
					istiyorsak önce birey olarak hazır olmalıyız. Selam ve dua 
					ile. 
					  
					* Bu makale KONSİAD dergisinin 07 Kasım 
					2014 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 
					   |